GİRİŞ

Türk Vergi Sistemi temelde beyan esasına dayanmaktadır. Beyan esasında, elde edilen gelir mükellef tarafından beyan edilmekte, vergi idaresi tarafından tespit edilen eksik vergilendirme hallerinde ise tarhıyat yoluna gidilmektedir. Beyan sisteminde, verilen beyanlar ile yasal defter ve belgelerin uyumlu olması beklenmektedir.

Gerek, Vergi Usul Kanununda gerekse Ticaret Kanununda defter ve belgelerin belirli sürelerle saklanması, gereken hallerde ilgili makamlara ibrazı öngörülmüştür. VUK’nun 253. maddesinde, defter tutmak mecburiyetinde olanların, tuttukları defterlerle üçüncü kısımda yazılı vesikaları, ilgili bulundukları yılı takibeden takvim yılından başlıyarak beş yıl süre ile muhafaza etmeye mecbur oldukları hükmü mevcuttur. TTK.’nun “Belgelerin saklanması, saklama süresi” başlıklı 82. maddesinde, tutulması zorunlu defterler ve belgelerin on yıl süreyle saklanması zorunludur.

DEFTER VE BELGELERİN İBRAZ ZORUNLULUĞU

VUK’nun “Defter ve Belgelerle Diğer Kayıtların İbraz Mecburiyeti” başlıklı 256. maddesinde, “ Geçen maddelerde yazılı gerçek ve tüzel kişiler ile mükerrer 257 nci madde ile getirilen zorunluluklara tabi olanlar, muhafaza etmek zorunda oldukları her türlü defter, belge ve karneler ile vermek zorunda bulundukları bilgilere ilişkin mikro fiş, mikro film, manyetik teyp, disket ve benzeri ortamlardaki kayıtlarını ve bu kayıtlara erişim veya kayıtları okunabilir hale getirmek için gerekli tüm bilgi ve şifreleri muhafaza süresi içerisinde yetkili makam ve memurların talebi üzerine ibraz ve inceleme için arz etmek zorundadırlar.

Bu zorunluluk Maliye Bakanlığınca belirlenecek usule uygun olarak, tasdike ve 3568 sayılı Kanunun 8/A maddesi uyarınca düzenlenecek katma değer vergisi iadesine dayanak teşkil eden rapora konu hesap ve işlemlerin doğrulanması için gerekli kayıt ve belgelerle sınırlı olmak üzere, bu hesap ve işlemlere doğrudan ya da silsile yoluyla taraf olanlara, defter ve belgelerinin tetkiki amacıyla yeminli mali müşavirler ve serbest muhasebeci mali müşavirler tarafından yapılan talepler için de geçerlidir.” hükmü yer almaktadır.

DEFTER VE BELGELERİN İBRAZ EDİLMEMESİNİN CEZASI

Defter ve belgelerin ibraz edilmemesi bir takım müeyyidelere tabidir. Öncelikle, bu durum özel usulsüzlük cezasını gerektirir. Ayrıca, ibraz ödevini yerine getirmeyen mükelleflerin ilgili dönem KDV indirimleri reddedilir. Bu durum, mükellef hakkında resen tarh nedeni olarak kabul edilir.

Defter ve belgelerin ibraz edilmemesi kaçakçılık suçu olarakta nitelendirilerek hürriyeti bağlayıcı ceza öngörülmüştür. VUK’nun 359. Maddesinde, defter, kayıt ve belgeleri tahrif edenler veya gizleyenler veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge düzenleyenler veya bu belgeleri kullananlar hakkında on sekiz aydan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunacağı, varlığı noter tasdik kayıtları veya sair suretlerle sabit olduğu halde, inceleme sırasında vergi incelemesine yetkili kimselere defter ve belgelerin ibraz edilmemesi, bu fıkra hükmünün uygulanmasında gizleme olarak kabul edileceği kurala bağlanmıştır.

ZAYİ BELGESİ NEDİR?

Zayi belgesine ilişkin VUK’da bir düzenleme yapılmamıştır. Zayi belgesi konusu TTK’da düzenlenmiştir.

TTK 82/7. Maddesinde, “Bir tacirin saklamakla yükümlü olduğu defterler ve belgeler; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde zıyaa uğrarsa tacir zıyaı öğrendiği tarihten itibaren onbeş gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yer yetkili mahkemesinden kendisine bir belge verilmesini isteyebilir. Bu dava hasımsız açılır. Mahkeme gerekli gördüğü delillerin toplanmasını da emredebilir.” hükmü yer almaktadır.

Zayi belgesi, ticari işletmenin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemelerinden talep edilmektedir.


DEFTER VE BELGELER İRADE DIŞI OLARAK ELDEN ÇIKMASI HALİ

VUK’un “Mücbir sebepler” başlıklı 13 üncü maddesinde, vergi ödevlerinden her hangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır kaza, ağır hastalık ve tutukluluk; vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetler; kişinin iradesi dışında vukua gelen mecburi gaybubetler; sahibinin iradesi dışındaki sebepler dolayısıyle defter ve vesikalarının elinden çıkmış bulunması gibi haller mücbir sebep olarak kabul edilmiştir.

Vergi Usul Kanununda yazılı mücbir sebeplerden her hangi birinin vukua geldiği malum ise veya tevsik ve ispat olunursa vergi cezası kesilmez.

Mücbir sebep nedeniyle defter ve belgelerinin ibraz edilemediği hallerde bu durumun tevsik ve ispat edilmesi gerekir.

DEFTER VE BELGELER İRADE DIŞI OLARAK ELDEN ÇIKMASI HALİNDE YAPILACAKLAR

Bu durumda ilk olarak defter ve belgelerin elden çıkış nedeni ile ilgili resmi tutanak tutulması gerekmektedir.

Daha sonra ise, defter ve belgelerin zayi olduğu işletmenin bulunduğu yer için yetkili asliye ticaret mahkemesine başvurularak “zayi belgesi” alınması gerekir.

MÜCBİR SEBEP HALİNDE DEFTER VE BELGE İBRAZ EDİLMEMESİNDE VERGİ YARGISININ KONUYA BAKIŞI

Konuyla ilgili bir Danıştay kararında, defter ve belgelerini mücbir neden bulunmaksızın ibraz etmeyen davacı adına kesilen cezanın, ortada mücbir sebep bulunduğu anlaşıldığından kaldırılması gerektiği, alış belgelerinin örneğinin ibraz edilebileceği yolunda iddia da bulunulmadığından vergi aslının onanmasına karar verilmesi gerektiğine karar verilmiştir.

Karar gerekçesi şöyledir:

“Uyuşmazlıkta; defter ve belgelerini aracından çalınması nedeniyle zayi olduğundan bahisle incelemeye ibraz etmeyen davacı adına katma değer vergisi indirimleri reddedilerek re’sen tarhedilen vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi ile kesilen özel usulsüzlük cezasının kaldırılması istemiyle açılan davayı kısmen kabul eden, kısmen reddeden Vergi Mahkemesi kararının taraflarca temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.


Davacının indirim konusu yaptığı belgelerin birer suretinin, iş ilişkisinde bulunduğu firmalardan temin edilerek ibrazının Vergi Mahkemesince vekiline tebliğ edilen ara kararı ile istenilmesine rağmen ibraz edilmemesi ve temyiz dilekçesinde de ibraz edilebileceğine ilişkin açık bir ifadenin bulunmaması karşısında davacının katma değer vergisine ilişkin olarak ileri sürdüğü iddialar ile davalı idarenin vergi ziyaı cezasına ilişkin olarak ileri sürdüğü iddialar usule ve hukuka uygun Vergi Mahkemesi kararının bu hüküm fıkralarının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.


Davacının vergi ziyaı cezası ile özel usulsüzlük cezasına ilişkin temyiz istemine gelince;


213 sayılı Vergi Usul Kanununun 373. maddesinde yer alan “Bu Kanunda yazılı mücbir sebeplerden herhangi birinin vukua geldiği malum ise veya tevsik ve ispat olunursa vergi cezası kesilemeyeceği hükme bağlanmıştır.


Dava dosyasının incelenmesinden, davacının 2003 ve 2004 yıllarına ilişkin defter ve belgelerinin aracından çalındığını ileri sürerek başvurduğu Kadıköy 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce söz konusu defter ve belgelerin zayi olduğunun davacı tarafından kanıtlandığı gerekçesiyle zayi belgesi verilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.


Bu durumda, yukarıda anılan 213 sayılı Yasanın 373. maddesi hükmü uyarınca, davacının defter ve belgelerini mücbir sebep nedeniyle ibraz edemediğinin kabulü gerektiği sonucuna varıldığından, kesilen vergi ziyaı cezası ile özel usulsüzlük cezasının terkini icap etmektedir.


Açıklanan nedenlerle davalı idare temyiz isteminin reddine, davacı temyiz isteminin ise vergi aslına ilişkin kısmının reddine, vergi ziyaı cezası ile özel usulsüzlük cezasına ilişkin kısmının kabulüne, İstanbul 2. Vergi Mahkemesinin 23.01.2009 tarih ve E:2007/28, K:2009/444 sayılı kararının, vergi aslına ilişkin hüküm fıkrasının onanmasına, vergi ziyaı cezası ile özel usulsüzlük cezasına ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına…”

(Danıştay 9. Dairenin 08.11.2012 gün ve E:2009/7114 , K:2012/6565 sayılı kararı.)


Yasal Uyarı: Sitemizde yayınlanan yazılar telif hakları nedeniyle izin alınmaksızın ve atıf yapılmaksızın kullanılamaz. Yapılan atıflarda, MÜKELLEFHABER / www.davavergi.com adreslerinin belirtilmesi zorunludur.