LİMİTED ŞİRKETLER  MÜDÜR VEYA ŞİRKET ORTAĞININ HUKUKİ VE MALİ SORUMLULUĞU             

    Ticari hayatın vazgeçilmez unsuru olan şirketlerin içerisinde kuruluş ve örgütlenmesi en fazla yaygınlık gösteren şirket türü malumunuz olduğu üzere Limited Şirketler olmaktadır. Dolayısıyla bu yaygınlık ile birlikte şirketin kanuni temsilcisi yani Şirket Müdürü ve Ortaklarının Vergi Kanunları Kapsamında hukuki, mali  ve adli sorumluluklarının ne olacağı noktası kanunda tam olarak açıklığa kavuşturulamamıştır.

    Özellikle Vergi Usul Kanunu 359 kapsamında Sahte Belge Düzenleme, Sahte Belge Kullanma ve Tefecilik kapsamında yapılan Vergi İncelemelerinde şirketin müdürü savcılık ve asliye ceza boyutunda adli mercilerde suçu işleyen fail konumunda değerlendirilmekte; Ancak şirketin önceki müdür ve ortaklarının suç konusu eylemde dahli ve rolü araştırılmadan son sicil gazetesinde kim yer alıyorsa Adli makamların muhatabı olarak onlara işlem yapıldığı görülmektedir.

    Halbuki Türk Ceza Kanunu Suçun şahsiliği ilkesini benimsemiş ve Fiili işleyen Failin cezalandırılması gerektiği noktasını vurgulamıştır. Bu noktada inceleme elemanı Vergi Müfettişinin suç konusu olay ve olay tarihindeki şirket adına vekaleten dahi olsa işlem tesis edenler, şirketin önceki ortakları ve şirketin mali müşaviri ve yeminli mali müşaviri hakkında kapsamlı bir araştırma yaparak suç konusu eylemde maddi menfaat temin eden olayı organize eden veya olayda sadece kimlik bilgileri kullanılarak üzerine şirket kurulan şahısları ayrı ayrı tespit etmek zorundadır.

    6183 Sayılı Amme Alacaklarına ilişkin kanunun Kapsamında amme alacağına ilişkin mali sorumluluk kanunda devri alan ile devreden arasındaki sorumluluğu tam olarak açıklayamamış ve ilgili tebliğler ile düzenlemeler yapılmaya çalışılmıştır.  TTK’nin 370 ve müteakip maddelerine göre temsil yetkisi murahhas üyelere veya müdür olarak üçüncü kişilere bırakılmamış ise anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerinin, limitet şirketlerde de müdürlerin tamamı kanuni temsil sıfatını haizdir. Zira şirketin temsili, devredilmediği takdirde yönetim organının tüm üyelerine aittir. Bu minval üzere, amme alacağının anonim ve limitet şirketlerin malvarlığından kısmen veya tamamen tahsil edilememesi veya tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması halinde, bu şirketlerin kanuni temsilcisi konumundaki yönetim organı üyelerinin şahsi malvarlıklarından takip ve tahsili cihetine gidilmeden önce; esas sözleşmenin ve ticaret sicili kayıtlarının incelenmesi, temsil yetkisinin aynı zamanda yönetim organı üyesi olan murahhas bir veya birkaç üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere bırakılıp bırakılmadığının yoruma yer bırakılmaksızın netliğe kavuşturulması gerekmektedir.

    Durum böyle olmakla birlikte, Maliye Bakanlığınca yayımlanan Tahsilat Genel Tebliğinde  (Seri: A, Sıra No:1) konu açıklığa kavuşturulmuş ve bu Tebliğ’de temsil yetkisinin devri halinde kanuni temsilcilerin amme alacaklarından sorumluluğuna ilişkin özel düzenlemelere yer verilmiştir.


    Anılan Tebliğ gereğince, 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. maddesi uygulamasında kanuni temsilci, anonim şirketlerde yönetim kurulu, limitet şirketlerde ise yönetim organı olan müdürlerdir.  Ancak, sermaye şirketinin yönetim organınca temsil yetkisinin murahhas üyelere veya murahhas müdürlere devredilmesi halinde ise amme alacaklarından dolayı sorumluluk, tüm yönetim organı üyelerine değil, temsil yetkisinin devredildiği kişilere ait olmaktadır. Vergi yargısı görüşümüzü destekler nitelikte kararlar vermeye devam etmektedir.

     İstanbul 4. Vergi Mahkemesi 26.9.2014 gün ve E:2014/664, K:2014/1924 sayılı kararıyla; 6183 sayılı Kanunun 9, 13 ve 17’nci maddelerinde yer verilen teminat isteme, ihtiyati haciz ve ihtiyati tahakkuka ilişkin düzenlemeler; kamu alacağının cebren tahsil ve takibini değil, icrai muamelelere başlamadan önce amme alacağının tahsilinin tehlikeye girmesini önlemeye yönelik koruma tedbirleri olduğundan, bu işlemlerin asıl muhatabının, verginin mükellefi veya sorumlusu olduğu, şirketin kanuni temsilcileri, yönetim, icra kurulu üyeleri ve ortakları hakkında bu işlemlerin uygulanabileceğine dair Kanunda açık düzenleme bulunmadığı, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10’ncu maddesi uyarınca kanuni temsilciler, ancak kesinleşen ve şirketin mal varlığından tamamen veya kısmen alınamamış olan borçlardan dolayı sorumlu tutulabileceklerinden, henüz tahakkuk etmemiş vergi borçlarından bu aşamada sorumlu tutulamayacakları gerekçesiyle dava konusu işlemleri iptal etmiştir.

Murat ALBAYRAK
Vergi Uzmanı